top of page
Ara

Bir küçük taşınma hikayesi

  • Evrim Aykan
  • 14 Ara 2016
  • 2 dakikada okunur

Cııııırtttt… cırttt…cııııııııırttttt…

Deli etti artık beni bu koli bandının sesi.

Komşuları da gece gece rahatsız ettim. Sabahtan beri sarıp sarmalayıp, paket yapıp kutulara yerleştiriyorum eşyaları. Kutuları kategorize ediyorum, kırılgan eşyalar, sıkıcı eşyalar, süslü eşyalar…

Kızıp, gereksiz olanları atıyorum, bazılarını atmaya kıyamıyorum bir ihtiyacı olana veririm diye bir kenara ayırıyorum. Ayırdığım kenardan alıp yine başka bir kenara ayırıyorum. Kenar kenar, kutu kutu toplanıyorum…

Yarın sabah ben taşınıyorum. “Ben taşınıyorum” kulağa ne tuhaf geliyor. Sanki taşırlar beni oradan oraya, bir eşya gibi! Edilgenlik kazanıyor insan sonradan. Ben değil eşyalarım taşınacak yarın sabah, hayatım taşınacak. İnsan ömür boyu taşımak ya da taşıtmak zorunda kalıyor bir şeylerini. Kim kimi, neyi taşıyor diye düşünürken son kutuyu yaptığımı fark ediyorum. Oh be! Nihayet bitiyor. Etrafıma bakıyorum kutulardan adım atacak yer kalmamış. Kaç kutu yaptığımı sayıyorum;

1..2..3..

"oooo kutu kutu pense elmamı yerse…”

Nereden dolandı şimdi bu saçma tekerleme dilime… devamı neydi bunun?…

“kutu kutu pense elmamı yerse…………

Hah!... Hatırladım!

"kutu kutu pense elmamı yerse arkadaşım …….. arkasını dönseeeeeee”

Çocukken bu oyunu hiç sevmezdim. Çünkü birine sırtını dönmek tuhaf gelirdi. Kutularımda da başka şeyler var zaten şimdi; kaygılar, korkular, kırgınlıklar… Çok ağır oldu bu kutular be!

Yorgunluktan ölüyorum, boş bir koltuğun kenarına ilişiyorum. Elma yeşili duvarda, yuvarlak, soluk bir lekeye takılıyor gözlerim. Duvar saatinin izi! Kendisi yok ama orada asılıymış gibi saatin tik tak sesleri geliyor kulağıma. Vakit geç oldu. Gözlerim kapanıyor. Uyku baldan tatlı!

Sabah oluyor, tatlı sayılabilecek uykumdan uyanıyorum.

“İyi ki taşınıyoruz?” diyorum sırtımda taşımaktan bıkmadığım adama.

Bu hayat bize ağır geliyor buyurun siz taşıyın diye nakliye şirketlerinden biriryle anlaştık. Onlar tecrübeli, biliyorlar hayatın yükünü nasıl taşıyacaklarını. Güçlü kuvvetli, yanık tenli, Yozgat’lı, yırtık ayakkabılı, yedi hamal geldi eşyalarımızı taşımaya. Öğrettiler bana hayatın sırrını. Onları izledikçe kendi ağırlığımda ezildim. Ben de o an bir çeşit hamal gibiydim. Üstleri başları yırtık, kir pas içinde. Benim kutu kutu para verip aldığım bir sürü gereksiz eşyayı hiç hayıflanmadan taşıyorlardı. Heyhat! Çok acımasızsın!

“E şimdi sende saçmalıyorsun ha! rugan ayakkabı ve ütülü pantolonla mı taşıyacaklardı eşyalarını?” diye cevap veriyor iç sesim. Hamallar yatak odasının aynasını taşıyorlardı o sırada. Önümden geçtiler. O her şeyi gösteren ayna yüzlerdeki azabı, can sıkıntısını ve ekmek kavgasını da gösteriyordu o an. Bundan sonra yapacak tek şey kalıyor geriye! Daha az çul çaput ama daha çok onurla yaşamakta mümkün...

(2008)

You Might Also Like:
IMG-20150726-WA0096
IMG-20150726-WA0032
IMG-20150726-WA0029
IMG-20150726-WA0027
IMG-20150724-WA0075
IMG-20150722-WA0082
20150720_081023
20150723_171052
IMG-20150721-WA0002
IMG-20150721-WA0010
IMG-20150718-WA0046
IMG-20150718-WA0043
Guguk-kusu
rota
Başlıksız-1
IMG_1600
CIMG3852
CIMG3190
DSC_1151
230
209461_10150184225272822_2683756_o
Başlıksız-1
CLvRA5
forest-04
12208300_10153657156922822_4462313531267070309_n
essay-writing
01-reading-a-book
tumblr_inline_n9n20p54yM1rba57i
200_s
cinema
tumblr_static_81kiply24twco4wssskgcsccs
e7fa4ff3aa7a8bdcda0c0010168798cb
spiral-the-great-circle-of-life-from-sacred-of-geometrys-facebook-page-946305_541235905913355_146467
wallpaper-nature-rainy-season
cffe67ff937c218b416c198ba3a43ded
rangi-papa
painting
rainy-weather-bamboo-tree-tattoo-design

             1980’de, Doğu Karadeniz’in bir köyünde, hayatı boyunca hiç manikür ve pedikür yaptırmayacak bir primat olarak dünyaya gelmiş. Kaçkar dağının eteklerinde, inekler, keçiler ve kartallar tarafından bir dağ kızı olarak yetiştirilmiş. Dağların keskin soğuğu cildini yakmış, Çoruh nehrinin azgın dalgalarında saçlarını yıkamış ve çok elma yemiş. O yüzden yanık tenli, kıvırcık saçlı ve kırmızı yanaklı olmuş.

Denizi ve asfalt yolları ilk defa 8 yaşındayken, ailesiyle beraber İstanbul’a taşınınca görmüş. Yüzmeyi 30 yaşında öğrenmiş. 30 yaşında gördüğü okyanusun derinliğinden çok korkmuş. Hala iyi yüzemiyormuş. Onu kartallar büyüttüğü için yüzmek yerine uçmayı tercih ediyormuş.

Çocukken başı kesik bir tavuğun hala koşabildiğini görünce travma geçirmiş. Kendi türünün omnivor bir hayvan olduğu gerçeğini bir türlü kabul edememiş. Bu yüzden türüyle hep kavga etmiş. Kedileri çok severmiş ama canlıların doğada yaşaması gerektiğine inanırmış, o yüzden şehirdeki evlerde kedi besleyemezmiş.

Yazı yazmayı öğrendiği günden beri günlük tutarmış. İlk-orta-lise ve üniversite eğitimini İstanbul'da tamamlamış. Mezun olduğu güzel sanatlar üniversitesi’nin rıhtımı, kendini ait hissettiği, özgürlüğünü ve yaratıcılığını keşfettiği ilk ve tek yer olmuş ama niyeyse yaşamak, öğrenmek ve para kazanmak için biraz acele etmiş. Üniversiteyi bitirmeden çalışmaya başlamış. Ama hiçbir zaman ihtiyacı olandan fazla para kazanamamış, bu yüzden ihtiyacı olandan fazlasını hiç harcamamış. Öyle ya da böyle bir gün okuldan mezun olmuş. Bir takım işler yapmış lakin kariyer yollarında da hiç öyle kendini paralamamış. Çünkü DNA diziliminde hırs denen gen yokmuş. Çalışmaktan çok sıkılmış. Uzakları merak etmiş. Vaktinden önce evlendiği adamla güney yarım kürenin en ucuna gitmiş. O kadar uzakta olmaktan çok korkmuş ve geri dönmüş. Kaldığı yerden devam etmek istemiş ama vaktinden önce evlendiği ve çok sevdiği adamdan ayrılmış. Çünkü kalbi kırılmış. Bir süre alçıda kalmış.

Yeni sayfalar açmış, yeni düzenler kurmuş, yeni insanlar tanımış, kırılan yerlerini alçılara sardırmış, yılmamış kırık dökük yola devam etmiş. Yaşama ve insanlara olan tutkusunu, merakını hiç giderememiş. Çok kitap okumuş ama kafa karışıklığı hiç geçmemiş. Sorunun ne olduğunu bir türlü çözememiş; babası mı onu sevmemiş, iyi bir vatandaş mı olamamış, öğretmenleri ona yanlış şeyler mi öğretmiş... muamma! 

Belki de lanetli hafızasıdır tek suçlu!

“Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.” Sait Faik Abasıyanık

İşte böyle olmuş Evrim.

Evrim Kim?

Join my mailing list

Search by Tags

© 2023 by Going Places. Proudly created with Wix.com

bottom of page