top of page
Ara

Cennetin adı: Garden Beach Bungalow

  • Yazarın fotoğrafı: evrimaykan9
    evrimaykan9
  • 14 Tem 2018
  • 3 dakikada okunur

Bu cennet köşe, Zanzibar Ada'sının güney doğusunda, Jambiani isimli bölgede yer alıyor. Zanzibar limanından taksiyle ulaşım sağlanabiliyor ve yol yaklaşık 1 saat sürüyor. Otelin Türk sahiplerinden Ulvi, ki kendileri eski bir beyaz yakalıymış - burayı Türkiye'nin Datça'sı olarak tarif ediyor. Sakinlik ve huzur arayanlar için çok doğru bir yer diyor. Özellikle bir balayı destinasyonu olabilir burası. Fakat çılgın partiler için de adanın en kuzeyindeki Nungwi bölgesi tercih ediliyormuş. Otel iki ortaklı. Ulvi ve Kayhan ve sevgili eşleri! Geçen yıl buraya tatile gelmişler ve çok sevmişler, sonra da neden burada yaşamayalım ki demişler. Evet bu kadar basit. Niyet koyunca her şey çok basit. O günden sonra da burada yeni bir hayat kurmaya başlamışlar. Çok da güzel yapmışlar, hakkıyla yapmışlar. Denize sıfır bungalowları ve mutfaktaki ustalıkları onları öne çıkarmış. Zanzibar'ın ilk Türk oteli. Menü'de gözleme'den tutun da, tantuni ve sucuğa kadar her şey var. Zira buraya gelmeden önce zaten Kayhan ve eşi İstanbul Bostancı' da restorant işletiyorlarmış, ki hala restoranları İstanbul'da faaliyetteymiş. Hem burada hem orada yaptıkları girişimler etkileyici.Burada mevsim yaz iken bizde kış oluyor bildiğiniz üzere. Dolayısıyla buranın pik sezonu Ocak-Şubat. Temmuz ayı buranın kışı olduğu için daha sakin. Ama kış dediğime bakmayın 3 gündür adadayım ve hava sıcaklığı 24-27 derecelerde. Bence çok ideal bir sıcaklık. Rahatlıkla da denize girdim. Su yükselirken ortaya çıkan çılgın dalgaları saymazsak! Su sıcaklığı da hiç fena değil. Fakat dün bir gel-git olayına tanıklık ettim. Benim için hayret vericiydi. Sabah uyandığımda sahil şeridinden yaklaşık 1-2 km geride olan Okyanus suyu, öğleden sonra 2 gibi, tekrar geri gelmişti. Tüm gün otelin çardağında oturup bu gel-giti yakından izledim. Sabahtan öğlene kadar, bembeyaz kumların üzerinde upuzun bir yürüyüş yapabilirken, eğer öğleni geçirirseniz aynı sahilden geri dönmeniz mümkün değil, çünkü sahil sularla kaplanmış oluyor. Akşam üzeri 4-5 gibi de geri çekilme tekrar başlıyor, hava karardığında yine sahil şeridinin kumları ortaya çıkıyor. Bu sefer de aynı sahilde milyonlarca parlak yıldızın altında gece yürüyüşü yapabiliyorsunuz. Ve sabah aynı rutinle bu gelgitler devam ediyor. Bu kadar büyük bir çekilmenin yaşanmasına hayret ettim doğrusu. Hint Okyanus'unun buradaki sahillerinde sıklıkla yaşanıyormuş bu doğa olayı. Fakat dün görülen dev dalgaların asıl nedeni sanırım güneş tutulmasıymış. Malumunuz bu gel-git hikayesi özellikle Ay'ın hareketlerinden etkilenirken, gezegen hareketlerine de kayıtsız kalamıyor sanırım.

Bu kıta da Güneş'in daha farklı doğduğundan ve battığından bahsetmişlerdi bana. Gerçekten de öyleymiş. Şimdiye kadar bir çok ülke ve şehir gördüğümü söyleyebilirim ama dünyanın hiç bir yerinde Güneş'e ve yıldızlara hiç bu kadar yakın hissetmemiştim kendimi. Bir de burası Ekvator'a çok yakın olduğu için gece ve gündüz süreleri tüm yıl boyunca eşit. Yani her gün sabah 6' da gün ağarıyor, her gün akşam 6'da gün batıyor.

Buraya ait o kadar güzel duygular uyandı ki içimde, sanırım Zanzibar'a özel bir yazı dizisi yapmam gerekecek. O hayalini kurduğu beyaz kumlara her bastığında gözleri dolan birini hayal edin. Bir hamak ve bir palmiye bir insanı ne kadar mutlu edebilir ve aynı anda ne kadar duygulandırabilir. İşte o saçma insan benim! Gözlerim doluyor o hamakta sallanırken. Tamam itiraf ediyorum biraz mutluluktan biraz da hüzünden. Kaybettiğimiz yıllara üzülüyorum. Kendi topraklarımızda çok yanlış şeyler öğrettiler bize ve çok çirkin şeyler yaşattılar hepimize. Şimdi hayıflanacak ve şikayet edecek olursam müthiş bir şımarıklık yapmış olurum. Zira yer kürenin bu bölgesinde yaşananlarla bizim yaşadıklarımız kıyas götürmez. Lakin şöyle düşünün, bunca imkansızlıklara rağmen Afrikalılar yaşam enerjilerini hiç bir zaman kaybetmiyorlar. Ben de şimdi onlara göre hiç de fena sayılmayan bireysel yarattığım imkanların içinde, kırılgan neşemi her defasında toparlamaya çalışıyorum. Neden çünkü sevgili ülkem hepimizi birer ruh hastasına çevirdi. Her şeyi bir kenara bırakın yaşam enerjimizi çaldılar bizden. Palmiye dibinde, hamakta sallanırken bile kendi ülkemde yaşananlardan dolayı kaygı bozukluğu yaşıyorum. Fakat insan olağanüstü bir yaratık; hayatta kalmak ilk güdüsü! Ciğerleri oksijen tükettiği sürece vazgeçmiyor ve umudunu yitirmiyor. Giderek azalıyor kaygılarım, korkularım, biliyorum, hissediyorum. Birazcık daha zamana ihtiyacım var sadece. Bugün daha 1 hafta oldu Afrika'ya doğru yola çıktığım ve bu güzel insanların bulaşıcı neşesi ve hayat enerjisi şimdiden damarlarıma zerk olmaya başladı bile. Daha çok başındayım Zanzibar gezimin fakat öyle gözüküyor ki şimdiye kadar yaşadıklarım yaşayacaklarımın teminatı gibi...

Yav he he! Neyse işte! Ezcümle demem o ki, tüm med cezirler, tüm gün doğumları, tüm gün batımları kısacası hayatın en güzel anları Garden Beach Bungalow'da yaşanır! Kıpıss! ;)

You Might Also Like:
IMG-20150726-WA0096
IMG-20150726-WA0032
IMG-20150726-WA0029
IMG-20150726-WA0027
IMG-20150724-WA0075
IMG-20150722-WA0082
20150720_081023
20150723_171052
IMG-20150721-WA0002
IMG-20150721-WA0010
IMG-20150718-WA0046
IMG-20150718-WA0043
Guguk-kusu
rota
Başlıksız-1
IMG_1600
CIMG3852
CIMG3190
DSC_1151
230
209461_10150184225272822_2683756_o
Başlıksız-1
CLvRA5
forest-04
12208300_10153657156922822_4462313531267070309_n
essay-writing
01-reading-a-book
tumblr_inline_n9n20p54yM1rba57i
200_s
cinema
tumblr_static_81kiply24twco4wssskgcsccs
e7fa4ff3aa7a8bdcda0c0010168798cb
spiral-the-great-circle-of-life-from-sacred-of-geometrys-facebook-page-946305_541235905913355_146467
wallpaper-nature-rainy-season
cffe67ff937c218b416c198ba3a43ded
rangi-papa
painting
rainy-weather-bamboo-tree-tattoo-design

             1980’de, Doğu Karadeniz’in bir köyünde, hayatı boyunca hiç manikür ve pedikür yaptırmayacak bir primat olarak dünyaya gelmiş. Kaçkar dağının eteklerinde, inekler, keçiler ve kartallar tarafından bir dağ kızı olarak yetiştirilmiş. Dağların keskin soğuğu cildini yakmış, Çoruh nehrinin azgın dalgalarında saçlarını yıkamış ve çok elma yemiş. O yüzden yanık tenli, kıvırcık saçlı ve kırmızı yanaklı olmuş.

Denizi ve asfalt yolları ilk defa 8 yaşındayken, ailesiyle beraber İstanbul’a taşınınca görmüş. Yüzmeyi 30 yaşında öğrenmiş. 30 yaşında gördüğü okyanusun derinliğinden çok korkmuş. Hala iyi yüzemiyormuş. Onu kartallar büyüttüğü için yüzmek yerine uçmayı tercih ediyormuş.

Çocukken başı kesik bir tavuğun hala koşabildiğini görünce travma geçirmiş. Kendi türünün omnivor bir hayvan olduğu gerçeğini bir türlü kabul edememiş. Bu yüzden türüyle hep kavga etmiş. Kedileri çok severmiş ama canlıların doğada yaşaması gerektiğine inanırmış, o yüzden şehirdeki evlerde kedi besleyemezmiş.

Yazı yazmayı öğrendiği günden beri günlük tutarmış. İlk-orta-lise ve üniversite eğitimini İstanbul'da tamamlamış. Mezun olduğu güzel sanatlar üniversitesi’nin rıhtımı, kendini ait hissettiği, özgürlüğünü ve yaratıcılığını keşfettiği ilk ve tek yer olmuş ama niyeyse yaşamak, öğrenmek ve para kazanmak için biraz acele etmiş. Üniversiteyi bitirmeden çalışmaya başlamış. Ama hiçbir zaman ihtiyacı olandan fazla para kazanamamış, bu yüzden ihtiyacı olandan fazlasını hiç harcamamış. Öyle ya da böyle bir gün okuldan mezun olmuş. Bir takım işler yapmış lakin kariyer yollarında da hiç öyle kendini paralamamış. Çünkü DNA diziliminde hırs denen gen yokmuş. Çalışmaktan çok sıkılmış. Uzakları merak etmiş. Vaktinden önce evlendiği adamla güney yarım kürenin en ucuna gitmiş. O kadar uzakta olmaktan çok korkmuş ve geri dönmüş. Kaldığı yerden devam etmek istemiş ama vaktinden önce evlendiği ve çok sevdiği adamdan ayrılmış. Çünkü kalbi kırılmış. Bir süre alçıda kalmış.

Yeni sayfalar açmış, yeni düzenler kurmuş, yeni insanlar tanımış, kırılan yerlerini alçılara sardırmış, yılmamış kırık dökük yola devam etmiş. Yaşama ve insanlara olan tutkusunu, merakını hiç giderememiş. Çok kitap okumuş ama kafa karışıklığı hiç geçmemiş. Sorunun ne olduğunu bir türlü çözememiş; babası mı onu sevmemiş, iyi bir vatandaş mı olamamış, öğretmenleri ona yanlış şeyler mi öğretmiş... muamma! 

Belki de lanetli hafızasıdır tek suçlu!

“Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.” Sait Faik Abasıyanık

İşte böyle olmuş Evrim.

Evrim Kim?

Join my mailing list

Search by Tags

© 2023 by Going Places. Proudly created with Wix.com

bottom of page